Şu son 28 gündür diyaloglar şöyle;
– Bilgenciiiiiiimmm nişanlanmışsın,duydum çok sevindim. Hayırlı olsun inşallah, Allah tamamına erdirsin. Düğün ne zaman?
– Bilmiyorum.
– !!!!!?????
Cidden bilmiyorum.
Hatta birbirimize sormuyoruz bile.
Planlamadık
Nişanlanalım derken “şu tarihte evleniriz” demedik.
Sadece sevdik.
Sadece nişanlıyız.
Artık 40 yaşındayız. Beklememiz gereken askerlik gibi, okul gibi zorunluluklar yok. Sadece keyif var. Telaş yok. Plan yok. Detay yok.
Sadece aşk var.
Sağ ellimize bakıp gülümsüyoruz. “Nişanlım” diye sesleniyoruz birbirimize. Tanıştırırken “nişanlım” diye taktim ediyoruz. Nişanlı olarak bayramda ne ziyaret yapsak diyoruz. Nişanlı olarak kimle tanışsak diyoruz. Nişanlı olarak nereye gitsek diyoruz.
Adımız nişanlı, tadını çıkarıyoruz.
Hep atölye çalışmalarında anlatıyorum “anda kalın” diye. Bizim durum tam anlamı ile bu. Geleceği planlamadan, geçmişe takılmadan, sadece anın tadını çıkarıyoruz. Nehir yatağında akıyor tam olması gerektiği gibi, güneş sabah doğup akşam batıyor tam olması gerektiği gibi, rüzgar esiyor polenleri havalandırıyor tam olması gerektiği gibi, Bilgen Osman’ı seviyor, Osman Bilgen’i seviyor tam olması gerektiği gibi. Gerisi ego kaygısı, ego öğretisi. Zamanı gelecek, an “tam olması gerektiği gibi” şekillenecek ve kulağımıza fısıldayacak evren “hadi artık evlenin”
– Ayy Bilgen inanamıyorum sana, ne kadar rahat kadınsın valla. Şimdiden yer bakmanız lazım, her yer 1 yıl önceden doluyor.
– O zaman 1 yıl sonra evleniriz.
– Nasıl yani, bekleyecek misiniz??!!!
Biz birbirimizi 40 yıl beklemişiz… Gerisi laf…
Haydi sende nişanlılığımızın tadını çıkar. Zamanı geldiğinde söyleyeceğim ben…
Bilgen,themelek