Sabah Ahmet Efendi’nin anne ağlaması ile tek gözümü açtım. Kalın perdelerin arasından bana gülümsemeyen güneş diyordu ki “Yat,uyu. Bugün ağır bir gün”
Ah dedim keşke üniversitede olsaydım. Yatakta biraz gerinirdim ve böyle puslu bir havada okula gidilmeyeceği için, uyumaya devam ederdim.
Öğlene doğru kalkardım kesin. Elimde battaniyem ile salona doğru yürürken mutfağa uğrar kendime bir sandviç yapardım. Salondaki çekyata gömülür, battaniyemi üstüme çeker, boş bakışlarla televizyona bakardım.
Ah, belki de bir Türk filmi denk gelirdi. Türkan Şoray – Ediz hun. Hıım bayılırım bu ikiliye. O zaman koca bir fincan Türk kahvesi, yanında Ülker kare çikolata, sıcacık battaniyem üstümde, kedi gibi mırıl mırıl geçirirdim günü.
Akşam olduğunda ise, üzerimde bir yorgunluk hali, sanki taş taşıdım bütün gün, derdim telefondaki anneme ve havalardan bu halsizlikler diye konuşmayı bitirir, günü uyuyarak geçirmemişim gibi uyumaya devam ederdim yatağımda.
Ahhh keşke üniversitede olsaydım.
Bilgen,karpuzyatayata