Dün üzerinize afiyet yaygın olan grip-nezle karmasından nasibimi aldım ve tıkalı burnum ile evimin yolunu tuttum.

En son yastığa yan baktığımı hatırlıyorum. Güneş ışıl ışıl penceremden bana gülümsüyordu, battaniyem beni bebekler gibi sarmıştı ve uyku beni kollarına almıştı. Gözlerim uykunun bu yumuşak çağrısına dayanamayıp kendini teslim etti.

Uyandığımda hava kararmıştı. Tükenen enerji depolarımın üçte ikisi dolmuştu. Kendimi 15 yaşında hissetmeye başladım yeniden. Yataktan kalktım, biraz dolandım ve sonra eski yöntemleri uygulayarak vücudumdaki toksinleri atmaya karar verdim, yani terleyecektim.

En eski yöntem, bir Giripin içip, üstüne birkaç yorgan atıp kımıldamadan durmaktır. Bu benim gibi kıpırtılı bir insan için kabre girmekle eş değerde. O yüzden hemen es geçtim.

Diğer eski yöntem ise, halı saha maçı yapmaktır. Bu biraz zorlu bir yöntem olmasına rağmen aslında en etkilisidir. Maç sonrası sıcak bir duş yapıp yattığında ertesi sabaha zımba gibi kalkar insan. Ama bu yöntemi de uygulamayalı nerdeyse 10 sene olduğundan, bu da artık benim için geçerli değil.

Bildiğim ve en keyif aldığım yöntemi seçtim. Küveti sıcak su ile doldurdum. Teybe Tanju Okan’ın kasetini (dikkat edin kaset diyorum, yöntem o kadar eski) koydum. Ortamı daha da ısıtsın diye, mumlarımı yakıp banyonun muhtelif yerlerine yerleştirdm ve en sonunda sıcak suya gömüldüm. (şimdi bu yazdıklarımı okurken gözünüzde, kahverengi fayanslarla kaplı kocaman bir banyoda, köpüklü dikdörtgen küvet ve uzun sarı saçlı, nü bir abla canlandı mı? Benim canlandı ama maalesef gerçekler böyle değil J )

Neyse, toksinlerimi attım, terledim ve zımba gibi çıktım duştan. Bütün gün uyumuşum, toksinlerimi atmışım, e doğal olarak uykum kaçtı tabi. Geçtim televizyonun karşısına. “Unutulmaz” isimli dizinin ÖZEL versiyonu vardı, yani ilk bölümünden son bölümüne kadar bir düzenleme yapmışlar. Takıldım kaldım.

Dizide abi aslında büyük kızı seviyor, evlenmek istiyor. Ama o sırada küçük kız kardeş ile tesadüfen tanışıyor ve ona da aşık oluyor. Küçük kız kardeş ile bir hafta sonu kaçamağı da yapıyor ve kızcağız hamile kalıyor. O sırada büyük kız kardeşi de istemeye geliyorlar. Amanııın sormayın yani. Neyse velhasıl, abi küçük kız kardeşe aşık, büyüğünü istemiyor, ama küçük kız kardeş ablam üzülmesin diye aradan çekilmeye çalışıyor. O sırada ona deli gibi aşık başka biri var, onunla evleniyor. Çocuk o kadar aşık ki kızı bebeği ile kabul ediyor, hiç kızın yüzüne vurmuyor, aşağılamıyor falan falan falan. Mükemmel bir tutkulu aşık, puff.

“Bayram değil seyran değil, eniştem beni neden öptü” veya “baldız baldan tatlıdır” gibi atasözleri göz önüne alındığında aynı adamın iki kardeşe aşık olma durumunu anlayabilirim,ki anlamakta zorlanıyorum, deli gibi sevip kızı her şeyi ile kabul eden adamı anlayamıyorum.

Gerçekten böyle adamlar var mı? Onu sevmemenize, birde başka adamdan hamile olmanıza rağmen, sizinle evlenecek ve size prensesmişsiniz gibi davranacak? Siz hiç birini bu kadar sevdiniz mi ya da hiç biri sizi bu kadar sevdi mi?

Neyse yormayım kendimi bu kadar ne de olsa hâlâ gribim.

Bilgen,hapşuuu