Arabamdan indim.
Deniz kokuyor.
Gözlerimi kapattım ve esen rüzgarın getirdiği deniz kokusunu çektim içime dolu dolu.
Kumsaldaydım sanki. Güneş gözlerimi kamaştırıyor. Ayaklarım sıcak kumlarda yavaş yavaş ısınmaya başladı. 32 beden aldığım yeni bikinim nasıl da yakışmış, güneş yağından parlamış bedenime. Şezlonga serdiğim yumuşacık havluya uzandım. Hmmmm rüzgar yeniden deniz kokusunu getirdi burnuma. Güneş bedenimi ısıtıyor. Allah’tan şu ılık rüzgar var da bunalmıyor insan.
Kitabımı çıkardım çantamdan. Bu da nasıl güzel bir kitap, nasıl sürükleyici. Resmen satırlarının arasında kayboluyorum. Ruhum romandaki kahraman oluyor ve bende yaşıyorum orada yaşananları. Hatta kitaptan kafamı kaldırdığımda birkaç saniye burada mıyım, orda mıyım çıkaramıyorum.
Tam kitabımın satırlarına gömülüyorken, denizden çıkan o şeye gözüm takılıyor. Islak kısa saçları güneşin ışıklarını yansıtıyor etrafa. Su damlaları hiç bırakmak istemiyormuşçasına yavaş yavaş süzülüyor denizden tüm ihtişamı ile çıkan bedeninden. Geniş omuzlarının gölgesi artık dizlerine gelmiş dalgalara yansıyor. O nasıl bir karın kası, nasıl düzgün bacaklar. Ah be güzel Allah’ım bazılarını yaratırken nasıl da özenmiş, her detayında nasıl da zaman harcamışsın.
Suları süzüle süzüle kumsalda ilerliyor.
İlerliyor
İlerliyor
İlerliyor
Başımda duruyor.
Islak saçlarını sallayıp ıslatıyor beni. Ben ıslanmaktan irkilmişken, eğilip alnımdan öpüyor.
– Nerde kaldın tatlım, deniz çok güzel, girsene sende diyor.
Arkadan Elif’in sesi geliyor
– Anne hadi, girsene içeri, seni bekliyorum.
Gözlerimi açıyorum.
Arabadan çantamı, bilgisayar çantamı, montumu, çocukların çantalarını, market torbalarını alıp ağır adımlarla eve doğru yürüyorum.
Bilgen,hoşgeldinyaz